top of page

Zaman mı Koşuyor, Yoksa Biz mi Yavaşladık? Yaşlanma ve Algı Üzerine

Hayriye Aktaş Dinçer


Dünya hızla yaşlanıyor. 2024 yılı itibariyle tüm dünyada 65 yaş ve üzeri olan insanlar toplam nüfusun %10,3’ünü oluşturmaktadır. 2070’lerin sonuna geldiğimizde 65 yaş ve üzeri insanların nüfusunun 2,2 milyara ulaşacağı öngörülüyor. Daha da çarpıcı olan ise bu yaşlı insan topluluğunun 18 yaş ve altı çocukların sayısını geçeceği tahmin ediliyor! Hadi daha yakın bir zamanı inceleyelim, 2030’ların ortalarına geldiğimizde 80 yaş ve üzeri insanların nüfusunun 1 yaş ve altı bebeklerin nüfusunu geçerek 265 milyona ulaşması bekleniyor (Unidas, 2024).

Ülkemizde de durum olukça benzer. Türkiye İstatistik Kurumu, 2024 Nüfus Verilerine göre ise ülkemizdeki yaşlı nüfus oranının %10,2 olduğu görülmüştür. Yapılan çalışmalar 2008-2040 yılları arasında yaşlı nüfusun %201 oranında artacağı öngörmektedir (Bknz. Grafik 1.) (TÜİK, 2024). Tüm bu rakamlar yaşlanmanın, bilhassa sağlıklı yaşlanmanın ve ilgili süreçlerin önemini gözler önüne sermektedir.

Grafik 1: Türkiye’de yaş gruplarına göre nüfus projeksiyonları (Unidas, 2024)

Zamanlama sadece insanların değil yaşayan hemen hemen tüm canlıların hayatta kalabilmesini sağlayan bir yetenektir. Saniyeler ile dakikalar aralığındaki yargılarla ilgili davranışlar, aralık zamanlama performansı olarak tanımlanır. Gündelik hayatta bu aralık zamanlamanın sayısız örneğini görebiliriz çay demlerken, pazarda elma seçerken, kod yazarken… Yaşlanmayla birlikte insan zihninde ve beyninde (hem yapısal hem de fonksiyonel) olan çokça değişim zaman algısını da etkiler. İnsanlar yaşlandıkça, zaman algıları değişir; genellikle zaman daha hızlı geçiyormuş gibi hissedilir. Bunun nedeni, beynin yeni deneyimler karşısında daha az “yeni” bilgi kaydetmesidir. Yani, gençken her şey daha yenidir ve bu da zamanı daha yavaş hissetmemize neden olur. Yaşlandıkça, daha fazla rutin haline gelen aktiviteler, zamanın hızla geçtiği hissini yaratabilir. Ancak gerçekte durum böyle midir? Bu meşhur mit psikofiziksel olarak ölçüldüğünde karşımıza bambaşka bir tablo çıkıyor. Bilimsel çalışmalara bakıldığında oldukça çelişkili sonuçlarla karşılaşıyoruz.

Zaman algısını ölçmenin çeşitli yöntemleri mevcuttur. Örneğin bir insandan belirli bir süreyi (5 saniye) yeniden üretmesi istenebilir ya da kısa ve uzun sürelerde sunulmuş iki uyaranı göz önünde bulundurarak yeni uyaran sürelerinin “kısa” ya da “uzun” olarak ayrıştırması istenebilir.  Bu psikofizik yöntemler daha da çoğaltılabilir. Ancak burada odaklanmamız gereken nokta bu yöntemlerin içerdiği bilişsel mekanizmalar ve bunların zorluk seviyeleridir. Hafıza, işlemleme hızı gibi mekanizmalar devreye girdiğinde zaman algısını ölçmek için kullanılan yöntemler daha karmaşık hale gelmektedir. Her ne kadar doğası gereği bu mekanizmalardan zaman algısını ayrıştırmak mümkün olmasa da etkilerini mümkün olduğunca azaltmak faydalı olacaktır. Özellikle yaşlanma çalışmalarında bu durum daha da büyük önem arz etmektedir. Yaşlanmayla birlikte hafıza, işlemleme hızı ve dikkat gibi bilişsel kaynakların azaldığını göz önünde bulundurursak (Salthouse, 2019), bu durumun, bireylerin günlük yaşam aktivitelerini ve işlevsel yeteneklerini etkileyebilmesi açısından büyük bir önemi vardır.

2019 yılında bu kriterleri göz önünde bulundurarak bilişsel olarak sağlıklı yaşlanan bireyler ile gençler arasında zaman algısında bir farklılık olup olmadığını gözlemlemek için bir çalışma tasarladık (Aktaş Dinçer & Gökçay, 2019). Toplamda 66 katılımcının olduğu bu çalışmada, katılımcıların bir zaman ayrıştırma görevini tamamlamalarını istedik. 1,25-2,5 saniye aralığında değişen farklı sürelerdeki görsel uyaranları kısa ya da uzun olarak sınıflandırmaları gerekiyordu. Sonuçları incelediğimizde ortaya çıkan tablo şaşırtıcıydı. Gençler ve yaşlıların psikofizik fonksiyonları tam olarak üst üste binmişti. Yani iki grup arasında zamanlama performansı açısından hiç bir fark yoktu. Yaşlılar zamanlama konusunda gençler kadar doğru cevaplar veriyor, değişikliklere karşı aynı hassasiyeti gösteriyorlardı. Daha da şaşırtıcı olan şey ise katılımcılardan doldurmalarını istediğimiz anket sonuçlarını analiz ettiğimizde ortaya çıktı. Bu ankette katılımcılara “Genellikle zaman sizin için ne kadar hızlı geçer?”, “Geçen hafta ne kadar hızlı geçti?” gibi sorular sorduk. Genel anlamda zaman herkes için hızlı geçiyordu. Ancak yaşlılar kendileri için zamanın daha hızlı geçtiğini, zamanlama konusunda eskisi kadar iyi olmadıklarını ifade ediyordu (Her ne kadar matematik tam tersini söylese de!).

Yaşlıların psikofizik değerlendirmede gençler kadar iyi performans sergilemeleri çok etkileyici bir yaklaşımla açıklanabilir: Telafi stratejileri (Compensation Strategies). Yani yaşlı bireyler sıklıkla bilişsel eksikliklerini farkındadırlar (Buckley ve ark., 2010). Bu, yaşlı bireylerin, zaman algısındaki zayıflamaları fark ettiklerinde, bu durumu telafi etmeye yönelik stratejiler geliştirdiklerini ve böylece bilişsel eksikliklerinin etkilerini azaltmaya çalıştıklarını gösteriyor. Yaşlanmanın zaman algısı üzerindeki etkileri, bu süreci daha iyi anlamamızı sağlayan önemli bir pencere açmaktadır ve telafi stratejilerinin gücünü keşfetmek, bilişsel esnekliğin derinliklerine inmeye olanak tanır.




Hayriye AKTAŞ DİNÇER




Kaynakça

Aktaş Dinçer, H., & Gökçay, D. (2019). “Time bisection ability in supra -seconds is preserved during healthy aging”. Turkish Journal of Geriatrics/Türk Geriatri Dergisi, 22(3).

Buckley, T., Norton, M. C., Deberard, M. S., Welsh-Bohmer, K. A., & Tschanz, J. T. (2010). A brief metacognition questionnaire for the elderly: Comparison with cognitive performance and informant ratings the Cache County study. International Journal of Geriatric Psychiatry.

Salthouse, T. A. (2019). Trajectories of normal cognitive aging. Psychology and Aging, 34(1), 17–24. https://doi.org/10.1037/pag0000288





Comments


bottom of page